VE
vaki oldu ki, bir Sebt günü, İsa ekinler arasından geçiyordu; şakirtleri
başakları koparıyorlar, ve avuçlarında ovalıyıp yiyorlardı.
2.
Fakat Ferisilerden bazıları: Neden Sebt gününde yapılması caiz olmıyanı
yapıyorsunuz? dediler.
3.
İsa da onlara cevap verip dedi: Davud kendisi, ve onunla beraber olanlar aç
kaldıkları zaman, ne yaptı,
4.
Allahın evine nasıl girdi, ve yalnız kâhinlerden başkasına yemesi caiz olmıyan
huzur ekmeklerini alıp yedi, ve beraberinde olanlara verdi*; bunu bile
okumadınız mı?
5.
Ve onlara: İnsanoğlu Sebt gününün de Rabbidir, dedi.
*
I. Samuel 21:6.
6.
Ve vaki oldu ki, bir başka Sebt günü havraya girdi, ve talim etti; orada bir
adam vardı, onun sağ eli kurumuştu.
7.
Yazıcılar ile Ferisiler İsayı itham edecek sebep bulmak için, Sebt gününde
hastalığı iyi ediyor mu, diye onu gözetliyorlardı.
8.
Fakat İsa onların düşüncelerini biliyordu, ve eli kurumuş olan adama dedi:
Ayağa kalk, ortada dur; o da ayağa kalkıp durdu.
9.
İsa da onlara dedi: Size sorarım, Sebt gününde iyilik etmek mi, yoksa kötülük
etmek mi caizdir? can kurtarmak mı, yoksa helâk etmek mi?
10.
Ve etrafına, hepsine bakıp adama dedi: Elini uzat. O da uzattı; ve eli eski
haline geldi.
11.
Fakat onlar büsbütün çıldırdılar, ve İsaya ne yapabileceklerini birbirlerile
söyleşiyorlardı.
12.
Ve vaki oldu ki, o günlerde İsa dua etmek için dağa çıktı; bütün geceyi Allaha
dua ile geçirdi.
13.
Gündüz olunca, şakirtlerini yanına çağırdı; onlardan on ikisini seçti, ve
onları resuller tesmiye etti:
14.
Simun, ki ona Petrus adını da verdi, ve kardeşi Andreas, Yakub ve Yuhanna,
Filipus ve Bartolomeus,
15.
Matta ve Tomas, Alfeusun oğlu Yakub ve Gayyur denilen Simun,
16.
Yakubun oğlu Yahuda ve hain olan Yahuda İskariyot.
17.
Onlarla beraber aşağı indi, ve düzlük bir yerde durdu. Şakirtlerinden büyük bir
kalabalık, ve bütün Yahudiyeden, Yeruşalimden, Sayda ve Sur kıyılarından onu
dinlemeğe ve hastalıklarından iyi edilmeğe gelmiş çok halk vardı;
18.
ve murdar ruhlardan sıkıntıda olanlar iyi olurlardı.
19.
Bütün halk da ona dokunmağa çalışıyorlardı; çünkü ondan kuvvet çıkar, hepsini
iyi ederdi.
20.
İsa gözlerini şakirtlerine kaldırıp dedi: Ne mutlu size, fakirler; çünkü
Allahın melekûtu sizindir.
21.
Ne mutlu size, şimdi aç olanlar; çünkü tok olacaksınız. Ne mutlu size, şimdi
ağlıyanlar; çünkü güleceksiniz.
22.
İnsanoğlundan dolayı insanların sizden nefret edecekleri, ve sizi
cemiyetlerinden ayıracakları, size hakaret eyliyecekleri, adınızı kötü diye
yayacakları vakit, ne mutlu sizlere!
23.
O günde sevinin ve sevinçten sıçrayın; çünkü, işte, gökte karşılığınız
büyüktür; çünkü onların babaları da peygamberlere böyle ederlerdi.
24.
Fakat vay size, ey zenginler! çünkü siz tesellinizi almışsınız.
25.
Ey şimdi tok olanlar, vay size! çünkü acıkacaksınız. Ey şimdi gülenler, vay
size! çünkü yas tutacak, ve ağlıyacaksınız.
26.
Bütün insanlar sizin için iyi söyledikleri vakit, vay size! çünkü onların
babaları yalancı peygamberlere de böyle ederlerdi.
27.
Fakat, ey dinliyenler, size diyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret
edenlere iyilik edin,
28.
size lânet edenlere hayırdua edin, ve size hakaret edenler için dua edin.
29.
Bir yanağına vurana obirini de uzat, ve senin abanı alandan gömleğini de
esirgeme.
30.
Senden her istiyene ver, ve senin eşyanı alandan geri isteme.
31.
İnsanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın.
32.
Eğer sizi sevenleri severseniz, ne mukâfatınız olur? Çünkü günahkârlar da
kendilerini sevenleri severler.
33.
Eğer size iyilik edenlere iyilik ederseniz, ne mükâfatınız olur? Çünkü
günahkârlar da öyle yaparlar.
34.
Eğer kendilerinden almağı ümit ettiğiniz kimselere ödünç verirseniz, ne
mükâfatınız olur? Günahkarlar bile günahkârlara karşılığını almak üzre ödünç
verirler.
35.
Fakat düşmanlarınızı sevin, onlara iyilik edin, ve hiç ümitsiz olmıyarak ödünç
verin; karşılığınız büyük olacaktır; ve siz Yüce Olanın oğulları olacaksınız;
çünkü o, nankörlere ve kötülere karşı nimet vericidir.
36.
Babanız nasıl merhametli ise, siz de merhametli olun.
37.
Hükmetmeyin, size de hükmolunmıyacaktır; mahkûm etmeyin, siz de mahkûm
olmıyacaksınız; bağışlayın, size de bağışlanacaktır;
38.
verin, size de verilecektir; sizin kucağınıza güzelce basılmış, ve silkelenmiş,
taşkın, iyi ölçekle verilecektir; zira hangi ölçekle ölçerseniz, o ölçekle size
ölçülecektir.
39.
İsa onlara bir de mesel söyledi: Kör körü yedebilir mi? İkisi de çukura
düşmezler mi?
40.
Şakirt mualliminden üstün değildir; fakat kemale eren her şakirt muallimi gibi
olur.
41.
Ve niçin kardeşinin gözündeki çöpü görürsün, fakat kendi gözündeki merteği
seçmezsin?
42.
Sen kendin, gözündeki merteği görmezsin de nasıl kardeşine: Ey kardeş, bırak
gözündeki çöpü çıkarayım, diyebilirsin? Ey ikiyüzlü! önce kendi gözünden
merteği çıkar, kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için o vakit iyi göreceksin.
43.
Çünkü iyi ağaç yoktur ki, kötü meyva versin, ve yine kötü ağaç yoktur ki, iyi
meyva versin.
44.
Çünkü her ağaç kendi meyvasından tanılır. Çünkü dikenlerden incir devşirmezler,
ne de çalıdan üzüm koparırlar.
45.
İyi adam yüreğinin iyi hazinesinden iyi şey çıkarır; ve kötü adam yüreğinin
kötü hazinesinden kötü şey çıkarır; çünkü ağız yüreğin taşmasından söyler.
46.
Niçin beni: Rab, Rab, diye çağrıyorsunuz da, size söylediğim şeyleri yapmıyorsunuz?
47.
Bana gelen, sözlerimi işiten ve onları yapan her kişinin kime benzediğini size
göstereyim.
48.
O, ev yapan bir adama benzer ki, kazıp derine indi, ve temeli bir kaya üzerine
kurdu; sel geldiği zaman, ırmak o eve saldırdı, ve onu sarsamadı; çünkü iyi
bina edilmişti.
49.
Fakat işiten ve yapmıyan, toprağın üzerine temelsiz ev bina eden adama benzer;
ırmak o eve saldırdı, ve hemen çöktü; o evin yıkımı büyük oldu.