İSA,
halkın işitmekte olduğu bütün sözlerini bitirdikten sonra, Kefernahuma girdi.
2.
Bir yüzbaşının kendisine kıymetli olan bir hizmetçisi ölüm derecesinde hasta
idi.
3.
İsa hakkında işitince, gelip hizmetçisini kurtarsın diye rica için Yahudilerin
ihtiyarlarını ona gönderdi.
4.
Onlar da İsaya geldikleri zaman, kendisine çok yalvarıp dediler: Bunu yapmana o
lâyıktır;
5.
çünkü milletimizi sever, ve bize havrayı o yaptı.
6.
İsa onlarla beraber gitti. Hemen eve yaklaştığı zaman, yüzbaşı ona şöyle
söylemek için dostlar gönderdi: Ya Rab, zahmete girme; benim değerim yok ki,
damım altına giresin;
7.
ve bundan dolayı senin yanına gelmeğe kendimi lâyık görmedim; fakat bir söz
söyle, hizmetçim iyi olur.
8.
Çünkü ben de emir altında olan bir adamım, ve benim altımda askerler var; ben
şuna: Git, derim, gider; bir başkasına: Gel, derim, gelir; ve hizmetçime: Bunu
yap, derim, yapar.
9.
İsa bu şeyleri işitince, ona şaştı; döndü ve arkasından gelen halka dedi: Size
diyorum: İsrailde bile bu kadar büyük iman bulmadım.
10.
Gönderilenler eve döndükleri zaman, hizmetçiyi iyi olmuş buldular.
11.
Ve vaki oldu ki, biraz sonra, İsa Nain denilen bir şehre gitti; şakirtleri ve
ahaliden büyük bir kalabalık kendisile beraber gidiyorlardı.
12.
Şehrin kapısına yaklaştığı zaman, işte, anasının bir tanecik oğlunun cenazesi
çıkarılıyordu; ve kadın dul idi; şehrin bir çok halkı onunla beraberdi.
13.
Rab anayı görünce, ona acıdı, ve kendisine: Ağlama, dedi.
14.
Yaklaşıp tabuta dokundu; ve taşıyanlar durdular. İsa dedi: Ey genç, sana
diyorum: Kalk.
15.
Ölü kalktı, oturdu, ve konuşmağa başladı. İsa onu anasına verdi.
16.
Herkesi korku aldı; ve: Aramızda büyük bir peygamber çıktı; ve: Allah kendi
kavmını ziyaret etti, diyerek Allaha hamdediyorlardı.
17.
İsa hakkındaki bu söz bütün Yahudiyede ve bütün çevrede yayıldı.
18.
Yahyanın şakirtleri de bütün bu şeyleri kendisine söylediler.
19.
Yahya şakirtlerinden ikisini yanına çağırıp: Gelecek olan sen misin, yoksa
başkasını mı bekliyelim? demek için onları Rabbe gönderdi.
20.
O adamlar da İsaya gelip dediler: Vaftizci Yahya sana: Gelecek olan sen misin,
yoksa başkasını mı bekliyelim? demek için bizi gönderdi.
21.
O saatte İsa bir çok kimseleri hastalıklardan, dertlerden, ve kötü ruhlardan
iyi etti; kör olanlardan bir çoğunun gözlerini açtı.
22.
Ve cevap verip onlara dedi: Gidin, gördüğünüz ve işittiğiniz şeyleri Yahyaya
bildirin; körlerin gözleri açılıyor, topallar yürüyor, cüzamlılar temizleniyor,
sağırlar işitiyor, ölüler kıyam ediyorlar, fakirlere iyi haber* vâzolunuyor.
23.
Ve kim bende sürçmezse, mutludur.
*
İncil.
24.
Yahyanın habercileri gittikten sonra, halka Yahya hakkında söylemeğe başladı:
Çöle ne görmeğe çıktınız? Yelin salladığı bir kamış mı?
25.
Fakat ne görmeğe çıktınız? Yumuşak esvap giymiş bir adam mı? İşte, süslü
giyinip zevk içinde yaşıyanlar kıral saraylarında bulunur.
26.
Fakat ne görmeğe çıktınız? Bir peygamber mi? Evet, size derim, ve bir
peygamberden ziyadesini.
27.
“İşte, senin yüzünün önünde habercimi gönderiyorum,
Senin
önünde yolunu hazırlıyacaktır,”*
*
Malaki 3:1.
diye
hakkında yazılmış olan budur.
28.
Size diyorum: Kadından doğanlar arasında Yahyadan büyüğü yoktur; fakat Allahın
melekûtunda daha küçük olan ondan daha büyüktür.
29.
Yahyanın vaftizi ile vaftizlenmiş olan bütün halk ve vergi mültezimleri bunu
işittikleri zaman, Allahı tasdik ettiler.
30.
Fakat onun tarafından vaftizlenmemiş olan Ferisiler ve fakihler kendileri için
Allahın muradını reddettiler.
31.
İmdi bu neslin insanlarını neye benzeteyim? ve neye benzerler?
32.
Çarşı meydanında oturan çocuklara benzerler ki: Biz size kaval çaldık, siz
oynamadınız; biz yas tuttuk, siz ağlamadınız, diye birbirine çağırırlar.
33.
Zira Vaftizci Yahya, ekmek yemiyerek ve şarap içmiyerek gelmiştir: Onda cin
var, diyorsunuz.
34.
İnsanoğlu yiyerek ve içerek gelmiştir: İşte, obur ve ayyaş adam, mültezimlerin
ve günahkârların dostu! diyorsunuz.
35.
Ve hikmet bütün kendi oğulları tarafından tasdik olundu.
36.
Ferisilerden biri İsanın kendisi ile yemek yemesini istedi. O da Ferisinin
evine girdi, ve sofraya oturdu.
37.
Ve işte, şehirde bulunan bir kadın, bir günahkâr kadın, Ferisinin evinde
sofrada olduğunu öğrenince, bir ak mermer kapta değerli yağ getirip
38.
onun ayaklarının yanında arkada durdu, ağlıyarak ayaklarını gözyaşları ile
ıslatmağa başladı, ve başının saçları ile sildi, ayaklarını öptü, ve değerli
yağ ile meshetti.
39.
İsayı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce, içinden dedi: Bu adam peygamber
olsaydı, kendisine dokunan kimdir ve ne çeşit kadındır bilirdi, çünkü bu
günahkâr bir kadındır.
40.
İsa da ona cevap verip dedi: Simun, sana bir söyliyeceğim var. Ve o: Söyle,
Muallim, dedi.
41.
Bir alacaklının iki borçlusu vardı; biri beş yüz, öteki elli dinar* borçlu
idiler.
42.
Ödemek için bir şeyleri olmadığından, her ikisine de bağışladı. İmdi, bunlardan
hangisi onu çok sevecektir?
43.
Simun cevap verdi: Sanırım ki, kendisine çok bağışlanan. İsa ona: Doğru
hükmettin, dedi.
44.
Ve kadına dönerek Simuna dedi: Bu kadını görüyor musun? Senin evine girdim,
ayaklarım için bana su vermedin; fakat o benim ayaklarımı gözyaşları ile
ıslattı, saçları ile sildi.
45.
Sen bana bir öpüş vermedin; fakat o, geldiğinden beri ayaklarımı durmadan öptü.
46.
Saçlarımı zeytin yağı ile meshetmedin; fakat o, ayaklarımı değerli yağ ile
meshetti.
47.
Bundan dolayı sana derim: Onun çok olan günahları bağışlandı; zira o çok sevdi.
Fakat kendisine az bağışlanan az sever.
48.
Ve İsa kadına dedi: Günahların bağışlandı.
49.
Ve onunla beraber sofrada oturanlar: Bu kim ki, günahları da bağışlıyor? diye
içlerinden söylenmeğe başladılar.
50.
İsa kadına: İmanın seni kurtardı, selâmetle git, dedi.
*Tartılar
ve ölçüler cetveline bak.